Mehmetsirin
Allah'a (cc) hamd, Resulüne (sav) al Ashabına ve Ehlibeytine salat ve selam olsun. Bu yazımızda vahdet konusunu büyüklerimizden alıntılarla mercek altına almaya çalışacağız. Vahdet kısaca tanım olarak birlik, teklik anlamına gelmektedir. Vahdet teriminin anlaşılması için birkaç misal vermeye çalışalım. İnsanın vücudunun oluşması tek bir hücrenin bölünmesi ve bu hücrelerin birleşimi sonucu organların oluşumuyla birlikte bir vücut meydana gelir. Oluşan bu bedende bir çeşit vahdeti oluşturur. Diğer bir örneğimiz ise şöyle verebiliriz; Birçok noktanın birleşmesi ile harfler, harflerin birleşmesi ile cümleler, cümlelerin birleşmesi ilede paragraflar oluşur. Çokluktan oluşan şeyler kitabı bir bütünü vahdeti tekliği oluşturur.Yani kesretin (çokluk) birleşiminden teklik, vahdet(birlik)oluşur.
Harflerin her birine 1'den 1000'e kadar matematik değerler verilmiştir.
Ebced hesabı Fars ve eski Türk edebiyatında tarih düşürmede de kullanılmıştır.Meselâ İstanbul'un Fetih tarihi için Kur'ân-ı Kerîm'den "Âherûn" kelimesi düşürülmüştür. Bunların toplamı (elif+gayn+ra+vav+nun) = 1+600+200+6+50=857 çıkmaktadır ve bu tarih Hicri 857 (M. 1453) yılı olan fetih tarihidir.
Ayrıca şâir Fuzûli, Kanunî Sultan Süleyman'ın Bağdat'ı fetih tarihi olan 941 H. yılı için; "Geldi burc-i evliyaya padişah-ı namdâr" mısraını tarih düşmüştür.
Yine Sultan Abdülmecid'in saltanata geçişine de "Bir iki iki delik Abdülmecid oldu Melik" mısrası ile tarih düşmüşlerdir. Bütün hurûf-û hecâ denilen yirmi sekiz harfi içine alan "Ebced harf tertibinde" harflerin sayısal değerleri şöyledir:
Bismillahirrahmanirrahim
Mahmud Erol Kılıç Hayatın Satır Araları Modern zamanlarda Kendini Bulmak İnceleme
Sufi Kitap Timaş Yayınları Şubat 2018 6. Baskı 176.S
ISBN 9786055215446
Mehmet Sirin
Hayatın satır arası olur mu? Biri size hayatınızın satır aralarını okudunuz mu derse siz ne dersiniz? Yazı ile anlatılamayanı düşüncelerimiz ile kendimiz bulmak ve okumaya çalışmak. Yazarımız Hayatın satır aralarını doğru okuyabilmek için nasıl bir yol izlemeliyiz sorususuna farklı bir bakış açısı sunuyor. Hayatın Satır Araları Modern zamanlarda Kendini Bulmak adlı eser bizim kendi hayatımızın satır aralarını okumak için de rehber niteliğinde bir kitap olduğunu söyleyebiliriz.
Bismillahirrahmanirrahim
Hâce Yûsuf-İ Hâmedani Rutbetü’l Hayat Hayat Nedir? İnceleme
Çeviren: Prof. Dr. Necdet İnsan yayınları 2018 7. Baskı 158.S
ISBN 9755742113
MehmetSirin
Hayat nedir? Hayatın ne olduğu konusu birbirimizle konuştuğumuz zamanlarda ne anlama geldiği hakkında uzun uzun muhabbetler ettiğimiz konulardan biri olmuştur. Hayatın anlamını, sırrını ararken hayatı neyin üzerine inşa etmişsek verilen tanımlamalar o oranda değişim göstermektedir. Hatta bazen kendi hayatımızdan çok başkalarının hayatını konuşmak bizim için daha tatlı gelebilmektedir. Bazen de izlediğimiz dizi ya da filmlerdeki hayatları uzun uzun konuşuruz. Kendi hayatlarımızın çekilmez, zor, yaşanmayacak ve binbir tür dert olduğunu düşündüğümüz için bu konuda kendi hayatımıza bakışışımız çoğu zaman olumsuz bir bakış açısı içerisinde olabilmektedir.
Molla Fenârî’de Tasavvuf Metafiziği Misbâhu’l-Üns üzerine bir inceleme
Muammer İskenderoğlu İstanbul: Değişim Yayınları 2016, s.133
MehmetSirin
İnsanoğlunun ilk zamanlarından beri süregelen Allah, alem, insan ve bunlarla ilişkisi ve bu ilişkinin doğru bir şekilde nasıl bilinebileceği Âdem as bu yana değişik yönleri ile devam etmektedir. Bu Hakikat arayışı, insanın en doğruyu bulma ve bu doğrunun ne olduğu konusundaki istek ve arzusu fıtrat olarak hepimizde var olan bir unsurdur. Bu hakikat arayışında kullandığı materyaller daha çok eldeki duyu verileri ve akıl unsuru olmuş. Alemi gözleme sonucunda varlıkların düzeninden bir üst gücün var olduğunu düşünmüş. Bu yaratıcının da değişik şekillerde tahayyül etmiş. Bazen bir ağaç, taş suretinde olabildiği gibi gökyüzündeki cisimlere atfedilmiş bazen de mitolojik varlıkları Tanrı olarak kabul edilmiş.
Aynaya baktığım gibi kendimi Allah’ın varlığına dair delillerin öne sürüldüğü bir meclisin içinde buldum. Bu sırada çevreme baktığımda kimsenin ağzının oynamadığını fark ettim. Nasıl oluyor da hiç ağız oynatmadan böyle bir konuşma gerçekleşiyordu çok şaşırmıştım. Bu sırada yanımda duran kişiye selam verdim. Selamımı ağzımı oynatarak verdiğimi görünce o da bana şaşırdı. Bana başımı göstererek iki anlım ortasına baş parmağıyla bir kez dokundu tam o sırada ne olduysa oldu artık bende zihin gücümle konuşmaya başlamıştım. Tekrar selam verdim bu selamıma karşılık verdi.
- Neredeyiz şu an diye sordum.
- Hangi gezegen diye soruyorsun LOGOS gezegenindeyiz.
- Bu meclis neyin nesidir insanlar neden toplanmışlar burada diye sordum bana;
Buradaki insanların bir ilahın olup olmayacağı konusunda tartışıyorlar.
Gördüğün gibi sol taraftaki "maviler" bir ilahın olmadığı konusunda delillerini öne sürüyorlar sağ taraftaki Sarılar ise bunun tartışmanın manasızlığını olmadığını söyleyebilmek için kör sağır olmak gerektiğini söylüyorlar.
Sabahın erken saatlerinde gökyüzü bulutlardan yağmuru yer yüzüne usulca indiriyordu. Mürşidimden ayrılmanın verdiği üzüntüden dolayı, usulca yeryüzüne inen yağmur damlalarına gözyaşlarımda eşlik ediyordu. Kısa süren bir yağmurdan sonra kuşların orkestrası bahçede şakımaya başladı. Pencereyi açtım ve toprak kokusunu daha fazla içime çekebilmek için derin derin nefesler almaya başladım . Toprak kokusunu içime çektikçe içimi derin bir huzur kaplamıştı.
Bir önceki aynalı odadaki mürşidim aklıma geldi. Hani beni bu dünyanın merkezine kalbine götürmüştü işte o anlar aklıma geldi. Kalbin etrafında melekler ile bir olmuştuk. Omuz omuza vererek yüzümüz kalbe baktığı şekilde hızla tavaf ediyorduk. Ama ne olduysa oldu kalbime gelen bir vesvese sonrası melekler beni halkadan dışarı atmıştı. İşe o an aklım başıma geldi. Mürşide sordum ne oldu bir anlık veseve düşüncesi neden beni bu tavaf zevkinden mahrum etmişti.
Mürşit senle yola devam etmemi istiyorsan tüm sevaplarını kendinden küçük gördüğün bu kişilere karşılıksız olarak ver...
Geceni üç buçuğunda ne akarsa bu sularda onu dillendirmeye çalışacağız.
Arayış içinde olmak. Hemen herkesin içinde olduğu ortak nokta diyebiliriz. Kimi maddi şeylere; eve arabaya işe kadına kariyere…
Kimi mana âleminde Kalbin, ruhun, düşüncenin duygularının, insanın psikolojisinin, insan şuurunun ahlak vb. bunlarla ilgili arayışlara girer.
Kimi ise sadece gerçeğin peşinde ömür sürmek ister. En önemli mesele beklide gerçeği aramak. Gerçek dediğimiz nedir? Gözle gördüklerimiz mi, yada beş duyularımızla algıladıklarımız mı yoksa bilimin ışığında aklın ışığında gerçeğe doğru bir yolculuk mu?
Gerçeğe nasıl ulaşabiliriz? Dini öğretilerin, kalbin, vicdanın ve akıl gibi unsurlarla mı gerçeğe ulaşabiliriz. Beklide tüm saydıklarımız gerçeğe ulaşmak için yapbozun parçaları gibi bir bütünümü oluşturuyor.
İlkbaharın, ilk zamanlarını her zaman çok sevmişimdir. Çiçekler tarafından söylenen şarkıların melodisini dinler saatlerce o sesi dinlerdim. Hem zaten bu sesleri kim duysa mutlaka çok severdi. Bu şarkı eşliğinde toprak da yeni bir uyanış içindeydi. Ben ise o sırada güneşin batışını seyretmeye koyulmuştum. Güneşin batışı her zaman bana ayrı bir güzel gelmiştir. Günbatımı seyrim bittikten sonra, kalabalıklardan kurtulmak için adımlarımı eve doğru biraz daha sıklaştırdım. Ne zaman çarşıya çıksam sanki başka bir hapishaneye girer gibi oluyorum...
Çok az kaldı yuvama... Vatanıma dönmeme son adımlar...
Bu düşünceler aklımdan akarken nasıl evin kapısına vardığımı hiç anlayamadım.
Kapıyı açtım elimdeki poşetleri mutfağa bıraktım. Şömineyi yaktıktan sonra ateşin karşısına geçip ateşi seyretmeye başladım.
Bir ilim güneşi daha battı. Âlimin ölümü, âlemin ölümü gibidir. Bir karıncanın güneşi tarif etmesi gibi Osman hocam ile ilgili bir şeyler paylaşmak isterim. Batın ilminin sultanlarından biri olduğu için hiçbir zaman ne mertebede nasıl bir ilme sahip olduğu bilinmezdi.
1993 yılında kendisiyle lise yıllarında tanışmıştım. Girdiği ilk dersten sonra onun derslerini dört gözle bekler hale gelmiştim. Kim olduğunu bilmiyordum ama içimde Osman Hocama karşı büyük bir muhabbet besliyordum.
Dünyanın düz olduğuna inanılan dönemlerde dünyanın yuvarlak olduğunu söyleyen biri gibiydi. Bize verdiği dersler çok üst seviyedeydi. Cennetin, dünya ve ahiret yaşamını derslerinde bizi hiç sıkmadan işlerdi. Kimseden ümidini kesmezdi ve herkese Rasulullah efendimizin ahlakı ile yaklaşırdı.
İnsan ilişkileri dersinde sınıftaki öğrencilerin dikkatini çekecek bir resim göstermişti. Resimde iki büyük kulağı olan bir insan yüzü resmedilmişti. Dinlemenin iletişimde ne kadar önemli olduğunu ve neden bir ağzımızın olmasına karşılık iki kulağımızın olduğu konusunda sınıfta beyin fırtınası oluşturmuştu.