Blog (14)
Bu akşam her zamankinden çok daha gürültülü ve sıkıcı bir gün geçiriyordum. Kendi sesimide uzun süredir duyamıyordum. Koskoca gezegenimde yapayalnızdım. Bu düşünceler birer kara bulut gibi güneşimi örtmüşlerdi. Bu kadar ince ve hafif bir şey nasıl olur da benim dünyamı karartırdı hiç bilemiyorum. Zihinim durmadan yeni düşüncelerle karşıma çıkıyordu. Bundan dolayı içim sıkılıyordu. İç sesimi özlemiştim. Neden artık benle konuşmuyordu ne olmuştu da beni kendi halime bırakmıştı.
Biraz bahçeye çıkayım dedim. Çıkış kapısına doğru yöneldim. Karanlık her şeyi gizliyordu. Loş ışıklarla ancak önümü görebiliyordum. Hava çok soğuktu ama içim ateşler içindeydi. Zihnimden çıkan kuru kalabalığı artık dinlemek islemiyordum. Cırcır böceğin sesine odaklandım. Bir süre derin nefes alıp vermeye başladım. O sırada iç sesim tekrar geri dönmüştü.
-Selam
-Selam
-Seni çok özledim, uzun süredir etrafta yoktun.
-Evet
Uzun zamandır beklenen kar yağışı etrafı bembeyaz yapmış. Gece vakti her şeyi karanlık bir örtüyle, örterken kar her yeri bembeyaz bir örtüyle örtmüştü. Tüm canlılık tatlı bir uykuya dalmıştı…
Pencereden etrafı seyreden Ahmed böyle düşüncelere dalıp etrafı seyrediyordu. Koskoca köşkte tek başına yaşıyor ve bildiği tek arkadaşı kendisiyle muhabbete koyulmaya başlamıştı...
-Merhaba
-Merhaba
-Bugün nasılsın Ahmed?
-Nasıl olduğumu bildiğin halde neden soruyorsun?
-Muhabbet etmek isteyen sen değimliydin?
-Evet bendim!
-Senin her şeyini biliyorum. O zaman nasıl muhabbet edebiliriz ki?
Sanal gerçeklik yazısını okuduğumuzda özellikle oyun dünyasında çok fazla ilgili olan arkadaşlar büyük bir sevinç içinde olacakları kesin. Madalyonun bir de öteki yüzüne bakalım isterseniz... Bu tür teknolojilerin insanların görünmez bir tutsaklığa ittiği de su götürmez bir gerçek olarak karşımızda duruyor. Çoğu insanların birbiriyle muhabbetleri bile ekranlara hapsedilmiş durumda. Ekranla olan hayatları daha fazla yalanı ve yalnızlaşmayı beraberinde getiriyor...
Günlük hayatın zorluğunu bir çeşit uyuşturucu gibi bu tarz oyun ve eğlence merkezli oyunlar içerisinde günlerce bağımlı halde bir yaşam içinde olan birçok insan var. Dünyadaki tatminsizliği belirli oyuncaklarla doldurmaya çalışmaları ve bitmek tükenmek bilmeyen bir eğlence ve zevk merkezli bir yaşam içinde olma hayali çok garip gözüküyor...
Kelimelerle her şeyi ifade edebileceğimizi zannederiz. Fakat benim gibi insanlar kelimelere duygu bile katamazlar. Ama istesek bunu kolaylıkla yazabiliriz. Milyonlarca kez, binlerce kez seni seviyorum yazabiliriz. Sadece yazmakla kalırız. Bu kelimeler yetersiz olduğunu çoğumuz farkında bile değiliz…
Merhaba,
Bugünkü yazıma, sizlere bir anımı anlatarak yazıma başlamak istiyorum.
Günlerden bir gün piknik için bir omandayız. Henüz daha araba kullanmayı yeni yeni öğrenmeye başladığım ve ehliyetimin olmadığı zamanlardı.
Piknik alanında arabanın ileri alınması gerekti. Hemen ben koştum arabayı ileri alma heyecanıyla direksiyonun başına geçtim. Daha önce birçok kez yaptığım bir işti kendimden emin bir şekilde birinci vitese takip gazı verdim. Ama araba hiç kıpırdamıyordu. Derken beklide hızı az diye ikiyle kalkmayı denedim. İkiden sonra sizde tahmin edersiniz. Üç, dört, beş’ e kadar ne kadar vites şekli varsa hepsini denedim.
Sabahın ilk ışıkları gökyüzünde henüz dans etmeye yeni başlamıştı. Her anı coşkuyla, sevgiyle kucaklayan bir güne merhaba diyordu. Her sabah olduğu gibi bu sabahta kendimle konuşarak güne başlıyordum.
Kendi kendime yüksek sesle konuşmaya başladım.