ALLAH teala mümin kuluna iman derecesine göre belalarla imtihan eder.İmanı kuvvetli olanın , imtihanıda ağır olur.!
Resullerin imtihanları nebilerden , nebilerin imtihanları , velilerden daha ağır olur.
Herbirisinin imtihanları iman ve yakin derecesine göregerçekleşir.
ALLAH rasulü :
"Biz peyganberler ,imtihanları en şiddetli olanlarız. Sonra diğerleri gelirler!
buyurmuştur."
ALLAH kullarına daima huzuru ilahisinde olup gaflete düşmemeleri için belalarla imtihan eder. Onları sevdiği için imtihan eder.Onlarda rablerini severler. Ve sevenler sevdiklerinden başkasına iltifat etmezler.Belalar onların kalplerini uyanık tutup , nefislerini frenler. Hedeflerinden başka birşeylere kaymalarına engel olup , Rabblerinden başka birşeyde huzur ve sükun bulumazlar.
Sahip Olmak ya da Olmak
Erich Fromm “sahip olmak” ile “olmak” ilkelerini ya da yönlenişlerini, insan varoluşunun iki
temel kategorisi olarak değerlendirir.
Mala, mülke, şöhrete, insana, bilgiye “Sahip olmak” demek, onları ele geçirmek, kendine
mal etmek, onlara egemen olmak ve dilediğince kullanmak anlamına gelir. Ama bu maddesel sahip
oluşların sonu yoktur. İnsan hiç bir zaman yeterince şeye sahip olamayacaktır. Çünkü maddesel
olan, elle tutulan aldatıcı ve geçicidir. Bu nedenle “sahip olmak” tutkusundaki insanlar hep
kendilerinden fazla şeye sahip olanları kıskanacak, az şeye sahip olanlardan ise, kendi mallarına
göz dikecekleri telaşı ile korkacaklardır.
“Olmak” ise “sahip olmak”ın karşıtıdır. Hiç bir şeyi elde etmeye, kendine mal etmeye ve
ona egemen olmaya çalışmaz.
188- الثالثُ : عن أَبي الوليدِ عُبَادَةَ بنِ الصَّامِتِ رضي اللَّه عنه قال : « بايعنا رسول اللَّه صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم على السَّمعِ والطَّاعَةِ في العُسْرِ وَاليُسْرِ والمَنْشَطِ والمَكْرَهِ ، وَعلى أَثَرَةٍ عَليْنَا، وعَلَى أَنْ لاَ نُنَازِعَ الأَمْرَ أَهْلَهُ إِلاَّ أَنْ تَرَوْا كُفْراً بَوَاحاً عِنْدكُمْ مِنَ اللَّه تعالَى فيه بُرهانٌ ، وعلى أن نقول بالحقِّ أينَما كُنَّا لا نخافُ في اللَّه لَوْمةَ لائمٍ » متفقٌ عليه .
« المنْشَط والمَكْره » بِفَتْحِ مِيميهما : أَيْ : في السَّهْلِ والصَّعْبِ . « والأَثَرةُ : الاخْتِصاصُ بالمُشْتَرك ، وقَدْ سبقَ بيَانُها . « بوَاحاً » بفَتْح الْبَاءِ المُوَحَّدة بعْدَهَا وَاوثُمَّ أَلِفٌ ثُمَّ حاء مُهْمَلَةٌ أَيْ ظَاهِراً لاَ يَحْتَمِلُ تَأْوِيلاً .
188. Ebü’l-Velid Ubâde İbni Sâmit radıyallahu anh şöyle dedi:
Biz Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’ e zorlukta ve kolaylıkta, sevinçli ve kederli anlarda, başkaları bize tercih edildiği zamanlarda kendisini dinleyip itaat etmeye, açıkça küfür sayılan bir şey yapmadıkları sürece devleti yönetenlerin işlerine karışmamaya, nerede olursak olalım hakkı söyleyeceğimize ve Allah hakkı için hiçbir kınayıcının kınamasından korkmayacağımıza dair bey’at ettik. Buhârî, Ahkâm 42; Müslim, İmâre 41. Ayrıca bk. Nesâî, Bey’at 1, 2, 3; İbn Mâce, Cihâd 41
Film Ruanda'da 1994 yılında Hutu ve Tutsi etnik grupları arasında çıkan ve büyük sayıda (yaklaşık 800 000) Tutsi'nin yaşamını kaybetmesiyle sona eren şiddet olayları ve katliamı konu alır ve filmin senaryosu Ruanda Katliamındaki gerçek olaylara dayanmaktadır. Ana karakter Kigali'deki Hôtel des Mille Collines'in müdürü olan Hutu kökenli Paul Rusesabagina'dır. Bir Hutu olan Paul Rusesabagina, Hôtel des Mille Collines'in müdürüdür ve Tutsi bir kadınla evlidir. Katliam başladığında öncelikle kendi ailesini kurtarmaya çalışsa da durumun farkına varınca kendi ailesinin yanı sıra kurtarabildiği tüm
Tutsi ve Hutu mültecileri kurtarmaya çalışır. Filmdeki bu çerçeve hikâyenin yanı sıra, Ruanda Katliamına dair birçok bilgi sunulmaktadır.