"Nasıl?" demiş. "İşte velî böyle olur. Koyununu parça parça etdirdik de adam gık demedi. Zîra her sözü, her işi Allah'dan diliyor ve biliyor. Şimdi gel sana evliyâdan birini daha göstereyim" diye bu def'a bedestana girmişler, çuha satan bir dükkâna uğramışlar, kâmil zât selâm vermiş, rafdaki toplardan birkaç top çuha göstererek: "Şu çuhaları bana gösterebilir misiniz?" demiş. Mal sâhibi cevâben:
"Yook! Böyle alışveriş olmaz. Evvelâ çuhalardan birini kat'iyyen beğeneceksiniz, sonra fiatına karar vereceksiniz, ondan sonra da kesdirip alacaksınız. Ben kasap değilim, eti parçalatdırıp parçalatdırıp da beğenmedim diyerek çıkıp gidesiniz" deyince, oradan da ayrılmışlar.
Kâmil olan zât, tâlib olan kimseye hitâben:
"İşte bu da velî. Kasabın koyununu parçalatdığımızı biliyor. Şimdi sence bunların hangisi daha büyük velî?" diye sormuş.
Tâlib:
"Herhâlde kasap daha büyük velî olmalı" deyince, kâmil zât cevâben:
"Hayır.Çuhaçı daha büyük velî. Zîra elinde şerîat terâzisi var. Kur'an ile hareket ediyor, ne zarara giriyor, ne zarar veriyor. Kasap ise deryâ-i vahdete dalmış, fenâ mertebesine kendini salmış, fakat henüz nâkıs. Bu makamın da daha ilerisi verdır ki bunlar da "beka" ve "irşad" mertebeleridir. Haydi şimdi gidelim kasapdan etleri alalım da zarar görmesin" buyurur.
ŞEMSEDDİN YEŞİL HZ (K.S.)
Maneviyat Bağçesi-EVLİYAULLAH SÖZLERİ-Arifler Sofrasi isimli eserinden alınmışdır.