Şiir (35)
Bu Aşk Bir Bahr-i Ummândır
Bu aşk bir bahr-i ummândır buna hadd ü kenâr olmaz
Delîlim sırr-ı Kur’ân'dır bunu bilende âr olmaz
Süre geldik ezelîden pîrim Muhammed Alî’den
Şerâb-ı lâ-yezâlîden içenlerde humâr olmaz
Eğer âşık isen yâre sakın aldanma ağyâre
Düş İbrâhîm gibi nâre bu gülşende yanâr olmaz
Kıyamazsan bâş ü câna uzak dur girme meydâna
Bu meydânda nice başlar kesilir hiç sorar olmaz
Sanma ey hace ki senden zer ü sim isterler
Yevme la yenfau da kalb-i selim isterler
Ey efendi Sanma ki senden altın ve gümüş isteyecekler
Hayır Yevme la yenfau da ancak kalb i selim isterler
Beyitte Şuara suresinin 88 89 ayetlerini telmih mevcut olup;
Yevme la yenfau malun vela benun / Illa men eta'llahe bi kalbin selim buyurulmaktadır. Mealen O gün (kiyamette) mal da fayda vermez evlatlar da / Ancak sağlam bir kalb ile Allah'ın huzuruna gelenler müstesna demek olur ki şair ahirete temiz kalb ile gitmek gerektigini vurgulamaktadir
Berzah-ı havf ü recadan geçe gör nakam ol
Dem-i ahirde ne ummid ü ne bim isterler
Korku ve ümit merhalesinden geçip nakam olmaya bak
Yoksa son nefeste ne korku ne de umid işe yaramaz
Derdimendim yâ Rasûlallah, devâ ol derdime,
Destgir ol, yâ Habiballah, bu asî mücrime!..
Sen şefâat kânı varken, yalvarayım ben kime?..
Ben Rasûl-i Kibriyânın, bülbül-ü nâlânıyım.
Mücrimim gerçi, Muhammed Mustafâ hayrânıyım..
Bûy-i vaslındır, muattar eyleyen sünbülleri,
Nur cemâlinden eserdir, bağ-ı aşkın gülleri,
Gül cemâlindir Habîbim, mesteden bülbülleri,
Ben Rasûl-i Kibriyânın, bülbül-ü nâlânıyım.
Mücrimim gerçi, cemâl-i Mustafâ hayrânıyım
Çün Dogup Tuttu Cihan Yüzünü Hüsnün Günesi
Çün doğup tuttu cihan yüzünü hüsnün güneşi
Kim ola sevmiye bu vech ile sen mâh-veşi
Türk ü Kürd ü Acem ü Hind bilir bunu ki sen
Hâşimîsin Arabîsin Medenîsin Kureşî
Sen emîre kul olan her ne kadar müdbir ola
Bende-i mukbil olur misl-i Bilâl-i Habeşî
Dîk-i hikmette pişirdi çü senin sevgini Hak
Cebraîl olsa nola matbahınm heyme-keşi
Yerdeki da’veti fevt ola gidem deyu göğe
Bağladın beline ey nûr-i bilâ-sâye taşı
Sensin ey püşt ü penâh-ı melek ü ins ü perî
Enbiyânın güzeli sevgilisi hûbu hoşu
Dün mektebe vardı bugün üstâd olayım der
kabîlinden, dervîşliğin hakîkatinden habersiz olduğu halde cehâletinin ve noksânının farkına varmayıp, kendini evliyâ zanneden ve herkesi irşâd etmeğe kalkanlar hakkında îrâd buyurmuşlardır...
Sen cânından geçmeden cânân arzu kılarsın
Belden zünnâr kesmeden îmân arzu kılarsın
"Cânından geçmeden cânân arzu kılarsın" demesi, dervîşliğin aslı-esâsı olan mâsivâyı terk etmeğe işâretdir...Hazret, ârifdâne bir dille, "dünyâ muhabbetini kalbinden söküp atmayanın dervîşliği de evliyâlığı da yalandır" der..."Zünnâr" küfrün remzidir, "Zünnârını kesmeden îmân arzu kılarsın" demesinin sebebi, "küfrün sıfatları olan nefs-i emmâre sıfatlarını terketmeden îmânın hakîkatine erişilmez" demekdir...
Ârif ol âyîne-i insâna bak
Anda nûr-i Hazret-i Rahmân'a bak
İnsân bâhusûs insân-ı kâmil Cenâb-ı Hakk'ın sıfatlarına bir ayna hükmündedir...Ârif olan insâna böyle bakar ve onda Cenâb-ı Hakk'ın sıfatlarını müşâhede eder...
Geç harâbât ehlinin vîrânlığın
Anda mevdu' kenz-i bî-pâyâna bak
Allah dostu olan insân-ı kâmil ekseriyâ kendisini gizler ve halkın kıymet vermediği mesleklerde, mevkilerde görünür, tıpkı hazînelerin ve gömülerin de vîrânelerde gizlenmesi gibi...
Sûretinde Âdem'i halk eyleyen
Şibh ü misli olmayan Sultân'a bak
Halaka'l âdeme alâ sûretihî (Allah Âdem'i kendi sûretinde yarattı) sözündeki hikmet insanın tecelligâh-ı ilâhiyye olması sebebiyledir yoksa Allah'ın misli ve benzeri olmaz..."Leyse ke mislihî şey'ün" âyeti buna işâret eder...