Şiir (35)
Her kim Hakk'ın rızâsını ararsa
Muktezâsı bil ki onda gizlidir
Şer'a uygun akla yakın ne varsa
Hakk rızâsı belki onda gizlidir
Kul dâimâ Hakk emrini tutmalı
Emr-i ma'rûf nehy-i münker etmeli
İhlâs ile doğru yola gitmeli
Hakk rızâsı belki onda gizlidir
Zâhir bâtın mü'min temiz olmalı
Gusül edip abdestini almalı
Fevt etmeden namâzını kılmalı
Hakk rızâsı belki onda gizlidir
Gel ey kardeş cemâ'ate devâm et
Hakk Resûl'e salât ile selâm et
Doğru konuş hep hayırlı kelâm et
Hakk rızâsı belki onda gizlidir
Oruç ile terbiye et nefsini
Terk et gayrı hevâyı hevesini
Tevhîd ile süsle her nefesini
Hakk rızâsı belki onda gizlidir
Muktedirsen haccı ihmâl eyleme
Zekât da ver borcu imhâl eyleme
Kul hakkını zinhâr ihlâl eyleme
Hakk rızâsı belki onda gizlidir
Tam adı Abdülvehhâb el-Ümmî el-Elmalî el-Halvetî olup, daha çok Vâhib-i Ümmî ismiyle tanınmıştır. Bugünkü Antalya ilinin Elmalı ilçesinde doğan Vâhib-i Ümmî’nin doğum târihi kesin olarak belli değilse de Dîvân’ında ihtiyarlıktan şikâyet etmesine bakılırsa, uzun bir ömür sürdüğü anlaşılmaktadır. Evli ve iki çocuk babası olan mutasavvıf-şâirimiz, H. 1004 / M. 1595’te memleketi Elmalı’da vefat etmiştir. Bugün, Pınarbaşı mevkiindeki türbesi, hâlen bir ziyâret yeridir. Vaktiyle eğitim ve irşad faâliyetlerini sürdürdüğü –bugün medfun bulunduğu mezarının bitişiğindeki– hankâhı, türbesiyle birlikte 1925 yılında dönemin Vâridât-ı Husûsiye (Mal Müdürlüğü) memuru tarafından yıktırılmıştır. Ancak sonradan tekrar ahşap olarak yaptırılmış olan türbesinde, kendisiyle birlikte eşi ve iki çocuğunun mezarları da bulunmaktadır.
Emali Kasidesi - Siraceddin Ali Uşi
KASÎDE-İ EMÂLÎ
Ehl-i sünnet îtikâdını nazım olarak anlatan meşhur kaside. Bu kasideyi, Türkistân’da, Fergâna şehrinin müftüsü Siraceddin Ali Ûşî (ö. 1180) yazmıştır. Kaside, altmış yedi beyitten meydana gelmiştir. Asıl ismi Bed’ül-Emâli’dir. Emâlî, lügatte “imlâ” kelimesinin çoğulu olup, o da yazmak mânâsınadır. Kaside ise, edebiyatta nazım şekillerinden biridir.
Sevgili Peygamberimiz, Müslümanların yetmiş üç fırkaya ayrılacaklarını, bunlardan yalnız birinin inançlarının doğru olacağını söylemiş, bu fırkanın ismini de bildirmiştir. Emâlî Kasidesi, “Ehl-i Sünnet vel-Cemâat” denilen bu doğru fırkanın inançlarını açık ve güzel bildirmektedir.
Vâsıl olmaz kimse Hakk’a cümleden dûr olmadan,
Şeyh elinden hem dilinden ahz-i destûr olmadan,
Kalbi sâfî, rûhi hâlî, nefsi makhur kılmadan,
Rahmeten li’l-âleminden zerrece nûr olmadan,
Kenz açılmaz şol gönülden tâ ki pürnûr olmadan.
Sür çıkar ağyârı dilden tâ tecelli ede Hakk,
El açıp yalvar Hüdâ’ya kim teselli ede Hakk,
Görme nâkıs dâimâ Hakk’la tevellî ile bak,
İbtidâdan müntehâya ol tedellisi ile Hakk,
Pâdişâh konmaz saraya hâne ma’mûr olmadan.
Mersiye-i Gürbe
I. Bâyezid devrinin ünlü bilgin ve kadılarından Mustafa bin Evhâdüddîn Yarhisarî’nin (ö.1505-6) oğludur. 895/1490 yılında dünyaya geldiği tahmin ediliyor. Asıl adı Mehmed olup İstanbul kadılığına kadar yükselmiş önemli bir kişinin oğlu olduğu için babasına nisbeten Yarhisarîoğlu, köse olduğu için de Köse Me’âlî lakabıyla tanındı. Me’âlî, anne tarafından da ünlü Fenârî ailesine mensuptu. Arapça ve Farsça öğrenimini de kapsayan iyi bir tahsil gördü.
Me’âlî, uzun burunlu, garip görünüşlü ve köse biri olduğu için kaynaklar fiziki görüntüsü hakkında da ayrıntılı bilgiler vermektedirler. O, güleç yüzlü, şirin sözlü, zayıf vücutlu, alıngan, şakacı biridir. İlmi kapasitesi ve İstanbul kadılığı gibi devletin üst seviyede görevlerinden birine yükselmiş bir zatın oğlu oluşu, ailesinin konumuna uygun bir öğrenim görmesi,
Vareden'in adıyla insanlığa inen Nur
Bir gece yansıyınca kente Sibir dağından
Toprağı kirlerinden arındırır bir Yağmur
Kutlu bir zaferdir bu ebabil dudağından
Rahmet vadilerinden boşanır ab-ı hayat
En müstesna doğuşa hamiledir kainat
Yıllardır boz bulanık suları yudumladım
Bir pelikan hüznüyle yürüdüm kumsalları
Yağmur, seni bekleyen bir taş da ben olsaydım
Hasretin Alev alev içime bir an düştü
Değişti hayal köşküm, gözümde viran düştü
Sonsuzluk çiçeklerle donandı yüreğimde
Yağmalanmış ruhuma yeni bir devran düştü
İhtiyar cübbesinden kan süzülür Nebi'nin
Gökyüzü dalgalanır ipekten kanatlarla
Mehtabını düşlerken o mühür sahibinin
Sarsılır Ebu Kubeys kovulmuş feryatlarla