McCandless, iki yıllık yolculuğu boyunca bir kez bile ebeveynleri ve en önemlisi her şeyden çok sevdiğine inandığımız kız kardeşi ile haberleşmiyor.
Editörün Notu:
Filim hakkında o kadar çok söylenecek şeyler var ki nerden başlayacağımı bilemiyorum.
En başta hepimizde var olan özgürlük arayışının dışarıda olduğu düşüncesi. Bu düşüncesinin peşinde bir hayat sürmesi. İlk başlarda çok güzel geçen bir zaman sonunda asıl güzellğin ne olduğunu farketmesi.
Bu yüzden toplumun, ailenin dayattığı zorla yaşamdan kaçıp dünyayı dolaşmak.
Film inanılmaz güzel manzaralar eşliğinde ve keşke yerinde ben olsaydım dediğimiz ortamlar içinde geçiyor. Çoğu zaman hepimizin içinde belkide bir özlem olan herşeyi terk edip aynı Christopher McCandless gibi kendimizi doğaya bırakmak istiyoruz. Güzel günlerin sonunda alaskada geçen zamanların zorluğu sırasında içinde bulunduğu durumu derin derin düşünündüğünde gerçeklerle yüzleştiği an oluyor.
Asıl mutluluğun daha farklı olduğunu keşfetmesi, ise insanın ağlamamak için kendini zor tutuğu son film sahnesi ise gerçekten çok iyiydi. Sıkılmadan izlenebileceğini düşünüyorum.