Sohbetler

Sohbetler (45)

Yazan Written on: Perşembe, 04 Mayıs 2023 Okunma 670 kez
Ögeyi Oylayın
(1 Oylayın)

HZ. YÛSUF’UN AS RÜYASI

4.Ayet

 

 اِذْ قَالَ يُوسُفُ لِاَبٖيهِ يَٓا اَبَتِ اِنّٖي رَاَيْتُ اَحَدَ عَشَرَ كَوْكَباً وَالشَّمْسَ وَالْقَمَرَ رَاَيْتُهُمْ لٖي سَاجِدٖينَ

 

İż kâle yûsufu li-ebîhi yâ ebeti innî raeytu ehade ‘aşera kevkeben ve-şşemse velkamera raeytuhum lî sâcidîn(e)

 

4- Bir gün Yûsuf, babasına demişti ki: “Babacığım! Ben rüyamda on bir yıldızla güneşi ve ayı gördüm; onları bana secde ederken gördüm.”

 

 

 Sûfîler her âyetin zâhir, bâtın, had, matla‘ gibi dört unsurdan oluştuğunu ifade eden hadisten hareketle Kûr’ân lafızlarının çok anlamlılığı üzerinde durmaktadır. Öyle ki sûfîlere göre Kur’ân’ın her lafzı birer sır denizi ve nûr deryasıdır. Kur’ân lafızlarının iki yönlü-sembolik yapısı ve Kur’ân âyetlerinin tasavvufî yorumlara elverişliliği işârî tefsirin gelişiminde önemli rol oynamıştır.

Kur’ân’ın zâhirindeki çok anlamlılık, bâtınında kendisini çoğunlukla işaret/remz kavramı ile müşterek mânâda kullanılan sembollerle göstermektedir. Genelde soyut mânâlar için kullanılan ve birden fazla anlam içeren semboller, bilincin maddî ve mânevî olmak üzere iki boyutu arasında araç görevi görmektedir. Bu çok yönlülük neticesinde sembolizmde farklı mânâlar, sistematik bir şekilde bir araya getirilmektedir. Semboller, derinlemesine düşünüldüğünde “bir araya getirmek, birleştirmek” gibi anlamlarıyla değişim ve dönüşümlerde önemli bir rol oynar. Bu yönüyle semboller, birbirinden bağımsız gibi görünen gerçeklikler arasında tutarlı bir bütünlük sağlar; somut ve soyut dünyaya ait farklı boyutları birleştirirler. Şüphesiz Kur’ân’da sembolik okumaya en çok peygamber kıssaları konu olmaktadır. Peygamber kıssaları, zâhirde sade diliyle gayet anlaşılır iken bâtınında kendisine yüklenen kalp, nefs, ruh, varlık ve nefs mertebeleri gibi metafizik sembollerle oldukça yoğun bir anlatıma sahiptir. Kıssalarda her bir nesneye yüklenen sembolik mânâ, somut olan ile mânevî olan arasında bir bağ kurmaktadır. Sembolik mânâların değişiminden hareketle başka bir deyişle sûfîlerin Kur’ân’ın zâhirinden yol alarak kurduğu bâtınî mânâlar üzerinden tasavvufun gelişim ve dönüşümü hakkında birtakım ipuçları edinilebilir.

Sûfîler, kıssalara yaşanmış birtakım ibretlik hikâyeler yahut salt tarihî ve teolojik bir bilgi kaynağı olarak bakmazlar. Onlar Kur’ân’ı, bir varlık kaynağı, zaman mekân ve inzal sebebi ile sınırlandırılamayacak öğretilerle dolu bir derya olarak görmektedirler. Sûfîlere göre kıssalarda zikredilen her bir hâdise sûfînin seyrinde karşılaşabileceği mânevî tecrübe ve halleri sembolize etmekte ve yaşayarak içselleştirmesi gereken kutsal öğretileri barındırmaktadır. Bolat, Dilek Öz.   Marmara Universitesi (Turkey) ProQuest Dissertations Publishing, 2019. 28242000.

 

 

   Zâhir, sözlükte açık, âşikâr olan, bir şeyin görünen kısmı, dış yüzeyi gibi anlamlara gelir. Bâtın ise kapalı, bir şeyin iç kısmı, bir şeyin hakikatini bilmek gibi mânâları ifade etmektedir. Tasavvuf ilminde de bu iki zıt ifade nasslardaki örneklerinden hareketle bir arada kullanılmaktadır.

 

İbn-i Abbas'tan gelen bir rivayette ise şöyle denir:

"Kur’an'ın dalları, fenleri, zahir ve batını vardır. Onun acaibi bitmez. Sonuna ulaşılmaz."

 

Envâru’l-meşarık’ta şöyle der: “Güzel tesadüflerden biri de sözlükte “esef” lâfzının hüzün, “esif” lâfzının da köle mânâsına gelmesidir. Her ikisi de tesâdüfen Yûsuf kelimesinde toplanmıştır.”

 

Yûsuf bir cuma gecesinde on iki ya da on yedi yaşında iken Allah Teâlâ’nın hikaye ettiği şu rüyâyı gördü:

 

“Babacığım, ben rüyamda on bir yıldızla güneşi ve ayı gördüm.”

 

Câbir b. Abdullah’dan rivâyet edilmiştir: “Yahûdinin biri Rasûlullah (s.a.)’e gelerek:

Ey Muhammed, bana Yûsuf’un gördüğü yıldızların hangileri olduğunu haber ver.” dedi.

Bu soru üzerine Nebî (a.s.) sustu. Bir müddet sonra Cebrail gelip meseleyi haber verdi.

Hz. Peygamber de adama:

“Onları sana bildirirsem müslüman olur musun?” diye sordu. Yahudi “Evet.”

deyince şöyle buyurdu:

Yûsuf; Cereyan, Tarık, Zeyyal, Kabis, Amûdân, Felîk, Mısbâh, Daruh, Ferağ, Vesâb

ve Zü’l-ketifeyn’i gördü. Güneş ile Ay da gökten inip ona secde ettiler.”

Bu cevabı alan yahudi: “Vallahi, söylediğin isimler o yıldızların isimleridir.” dedi. 

Yazan Written on: Cuma, 14 Ocak 2022 Okunma 1072 kez
Ögeyi Oylayın
(1 Oylayın)

Türkiye’deki arkeolojik çalışmalarla neredeyse tarih öncesi diyebileceğimiz birçok bulgu, yapıt hatta fosiller ortaya çıkmakta. Ama belki de hiçbir ülkede göremeyeceğiniz tarih öncesi kalıntıların kendiliğinden ortaya çıktığı bir ülkede yaşıyoruz. Mesaj ve tweetleri okuduğumda din düşmanı fosillerin bizi neredeyse ta Hz. Âdem ve Nuh’a kadar götürdüğüne şahit olmaktayız. Gençlik dönemlerimde bunların artık bittiğini ve yok olduğunu zannetmiştim. Kur’an-ı Kerim bir defa daha mucize oluşunu gösteriyor. Son güne kadar bu putperest zihniyetler bitmeyecek. Tek ümidim sübyan mekteplerinde fıtratlarına uygun eğitimi henüz dünya hayatı onları bozmadan alan çocuklar. Bunlar sayesinde belki biraz olsun rahat edebileceğiz. Aslında tenezzül bile etmemek lazım bu çarpık zihniyete cevap vermekle… Ama bu kadar özel fosiller görünce özel ilgi istediği muhakkak. İnşallah Allah Teala bu gibilere özel muamele yapacak. Ne diyelim… Allah Teala ibret olanlardan değil ibret alanlardan olmayı nasip eylesin.

Yazan Written on: Cumartesi, 20 Mayıs 2017 Okunma 9334 kez
Ögeyi Oylayın
(1 Oylayın)

Kur'anı- Kerimde, Mitolojide, edebiyatta, kullanılan semboller ne anlama geliyor.

Bismillahirrahmanirrahim

             Bu sezonun son programındayız. Son program için özel bir konu hazırlamadım. Daha çok en son ne üzerinde çalışıyorsam o konu üzerinde konuşuyorum. Bugünkü derste öğrencilerle beraber İlyas peygamber hakkında   "Dağ" kelimesi ve Dağın parçalanmasının ne demek olduğu üzerine bir konuşma yaptık.

  Bugünkü sohbetimizde çoğumuzun çok iyi bildiği Ergenekon destanı hakkında konuşma yapmak istiyorum. Bu konu hakkında çok eskiden beridir yazı yazma düşüncem vardı. Fakat siyasete alet edilip gürültüye gider diye bir türlü kaleme alma fırsatı bulamadım. Birde bunun üstüne bazı arkadaşlar bu Kürt tarihidir yok İran tarihidir gibi problemler çıkınca yazı ertelenmek zorunda kaldı.

 Sürekli üzerinde konuştuğumuz konulardan biri de “Bir insan ne zaman ve ne şekilde hakiki bir insan olabilir

Yazan Written on: Cuma, 12 Mayıs 2017 Okunma 6784 kez
Ögeyi Oylayın
(0 oy)

 BİLGİ VE BİLGİYİ YAŞAMA

Bu aralar bilgi-amel ilişkisi üzerinde konuşuyorum. Mesnevi ile ilgili kendime iki görev yükledim. Birincisi unutulmuş bilgileri hatırlatmak ve ikincisi kirlenmiş bilgileri hatırlatmak.

İnsanlar bu ve bu şekilde bilgiyi unutabiliyorlar. Bizim görevimiz bu bilgileri hatırlatmak. Bu hatırlatma, ayet olabilir hadis olabilir. Müslüman bir toplumda yaşıyor olsak bile bilgilerimiz çok fazla değişikliğe veya unutkanlığa uğrayabiliyor. Hele bu modern çağda hakikaten çok zor hale gelmiştir. Geçmişte bilgiye ulaşmak çok zordur. Hele ki kırsal köy gibi yerlerde inşaların bilgiye ulaşabilmesi çok büyük bir meseleydi. Peygamberimiz zamanında ve sonraki dönemlerde. Bu iletişim dediğimiz şeyin çok fazla yaygınlaşması ile birlikte insanları bilgiye karşı korumak diye bir mevzu çıktı.

Yazan Written on: Cuma, 12 Mayıs 2017 Okunma 7726 kez
Ögeyi Oylayın
(0 oy)

El mana Hu Vallah

Sürekli konuştuğum meselenin ne olduğu sorulsaydı Allaha iman olduğunu söylerdim. Mesela Hz. Mevlana’nın çok güzel bir sözü vardır. El mana Hu Vallah (Mana, anlam dediğimiz şey Allah’ın kendisidir.) Bu sözü etrafında dolaşıyorum. Bana göre Allaha göre konuşmak hayatın anlamıdır.

Feridun Attar’ın Mantık u tayr isimli eserinde ki bazı konulara kafamız takılı kalıyor. Mantık tayr. Kuşların Dili anlamına geliyor. Kuşların konuşulacağına inanılıyor mu inanılmıyor mu? Tek meselemiz bu olay, bize masal gibi geliyor. Bence Müslümanlar kendi dinleriyle, kültürleriyle ilgili en önemli problemi gerçeklik problemi. Bu anlatılanlar geçek olup olmadığına tam ikna olamıyoruz. Daha çok masalsı, bir üslupla inanıp anlıyoruz.

Hikâyenin birinde anlatılır; Efendim yeryüzünde öyle bir yer var yerle gök bir olur.

Yazan Written on: Cuma, 12 Mayıs 2017 Okunma 15684 kez
Ögeyi Oylayın
(0 oy)

Bismillahirrahmanirrahim

Dini Ahlak olarak düşünebiliriz. Şayet İmam Nevevi’ye dindarlık nedir diye sorsak. Şöyle cevap verebilirdi.

Bir kişinin Allah’a, Peygambere ve müminlere karşı ahlakı din demektir. Biraz daha geniş tutarsak tüm insanlara karşı olan ahlakına din denir. Çünkü Peygamber efendimiz bir hadisi şerifinde şöyle buyuruyor.

183. Ebü Rukayye Temîm İbni Evs ed-Darî radıyallahu anh' den rivayet edildiğine göre, Nebî sallallahu aleyhi ve sellem :

"Din nasihattir" buyurdu. Biz kendisine:

- Kimin için nasihattir? dedik. Peygamber Efendimiz:

- "Allah, Kitabı, Resulü, mü'minlerin yöneticileri ve tüm müslümanlar için nasihattir" buyurdu.[1] 

Dindarlık dediğimiz şey nedir? Dindar olduğumuzda ne olacağız? Bu soruların cevaplarına karşılık olarak bu hadis gelmiş olabilir. Bir insanla ilk kez karşılaştığımızı varsayalım ona din konusunda bir şeyler söylemek zorunda kalsak ilk söyleyeceğimiz sözlerden biri  “Din nasihattir” sözüdür.

NE İZLESEM

 
 

NE OKUSAM