Kalp

Yazan Münir DERMAN Write on Cuma, 12 Mayıs 2017 Yayınlandığı Kategori Tasavvuf Okunma 10454 kez
Ögeyi Oylayın
(0 oy)

...

      Camiye girip güzel alnını kalbiyle birlikte secdeye koyan insan hakiki mü’midir. Nüfus kağıdından mü’min vardır, isimden mü’min vardır bir de mübarek …. Kur’an onu, o güzel alnı tefsir ediyor:

Vucûhun yevme izin nâzıretun İlâ rabbihâ nâzıreh
Alnı temiz olanlar Allah’ın cemalini görecekler, kavuşacaklar O’na.
İnsan Allah’a ahirette kavuşmaz, dünyada da kavuşur.

Her yerde hazır ve nazır olan, Hablil Verid’den, şuradaki damardan size daha yakın olan Allah’a her zaman insan kavuşur. Fakat insan nefsaniyetine uyarsa git gide uzaklaşır.

 

Onun için Cenab-ı Allah, Kur’an’da ve Hadis-i Resul’de, Hadis-i Kudsilerde Arş diye bir kelime vardır, arş. Arş-ı Ala. Arş-ı Ala’yı Cenab-ı Allah, kullarını serbest bıraktığı için bu kelimeyi kullanmıştır.

Arşa hakiki mü’min, bir sivrisineğin kanadından daha yakındır. Fakat hakiki kalble, bu anlını secdeye koymayanlar ve ondan zevk almayanlar için Arş-ı Âlâ güneşten daha uzaktır.
Uzaklaşırsa insan küfre girer.
Çünkü her yerde hazır ve nazır olan Cenâb-ı Lem Yezel’e mekan verilir.
Yanaştıkça insan hakiki imana girer.

Onun için Sallallahu Aleyhi Vesellem efendimiz mi’racda : “Kâbı kavseyn : bir ok kadar yanaştılar!” diyor.
O meseleyi mânevî edeb içinde mütalâa etmek için söylenmiş bir sözdür.
Bu iş 4000 senelik mesafededir.
4000 sene ışık senesi.
Işık aynen elektrik süratındadır.
Bir saniyede 300.000 kilometre kat’ eder.
Yani bir saniye de dünyamızı yedi buçuk defa dolaşır.
Hem elektrik hem de ziyâ.
4000 senede geliyor bize. Güneşin ziyâsı.
Fakat güneşe baktığınız zaman güneşin gözbebeğinizin içinde, doğar doğmaz sıcaklığını elinde hissedersiniz.
Onun için Secde-yi Rahmândan zevk alıp hakiki mü’min sınıfına girmiş insan, güneşi kendi içinde, Allah’ı kendi içinde duyar.
Yok bunu yapmayan insan otuz kat pencerenin içinden uzaktan güneşin hararetini ve ziyâsını hisseder gibidir.Onun için Evliyaullah’tan birisi daima böyle otururmuş.
Çocuklarından birisi :
“Baba niye ayağını uzatıp oturmuyorsun?”
“O’nu görürken ben ayağımı nasıl uzatırım?” demiş.
Onun için İslamda edeb, yalınız kaldığı zaman Cenâb-ı Lemyezel’in onu gördüğünü ve daima Nur-u Resûlullah’ın onu yıkadığını hissedecektir.
Bunu hisseden insan daima edeb içindedir.
Onun için muhtelif va’zlarda size söyledim daima abdestli gezin efendiler.
Abdest, Allah’a ve Rasülüne yani Nur-u Resûlullah’a edebin en büyüğüdür.
“Bundan ne çıkar efendim?” demeyiniz.
Âhir zamandır.
Yarın âhirette göreceksin.Onun için Sallallahu Aleyhi Vesellem : “İlim şuradadır, takva buradadır, ibadet şuradadır!” dememiştir.
“Şuradadır!” demiş, mübarek parmaklarıyla derken üç defa kalbini göstermiş.
Takva, Allah’a iman hepsi buradadır.
Şu et parçasının içindedir.
O et parçası bilirsiniz kalbdir.
Kalbin teknikte, anatomisinde, yani anatomisi; kalbi çıkarsak, baksak ve yarsak içinde neler var.
Dört tane gözü vardır.

Dört göz bu et parçasına hediye kalsın.
Biz mânevî gözlerini şey edeceğiz.
İslam dininde Sallallahu Aleyhi Vesellemin bildirdiğine göre, burada Sallallahu Aleyhi Vesellem ne söyledi Kur’ân’da ne var o söylüyor.
“Hasan efendi şunu söyledi.
Mehmet Bey bunu söyledi!” yok.
Dili tutulur burda insanın.
“Onlar öyle, şu kitap şöyle diyor. Bu kitap böyle diyor!” onlar geveze insanlar.
Kur’ân-ı Kerim Sallallahu Aleyhi Vesellem’in hadisi şeriflerinden, burdan söylüyorum ben.
Çünkü niyetim öyle.
Aksi söylersem burdan paldır küldür topal çıkarım dışarı.
İki yarım iki gözü vardır.
Birine gönül, “Fuad” kısmı derler Arapça da.
İkinci kısmına, yarı kısmına Sadr. Sadr.
Veyahut “Denis” veyahutta “Denes”
Esrede okunur, üstünde okunur Arapçada.
“Denis” veya “Denes”.
Kalbin kirli, paslı dünyaya, dünyanın şehvanî ve nefsanî arzularına bağlı tarafı demektir.Bu iki kısım, Nur-u Resûlullah la yıkanır.
Bütün canlılarda; dinsiz, kafir, münafık, İslam ve Nurullah kim olursa olsun hepisinde Nur-u Resûlullah vardır.
Nur-u Resûlullah’ı az ismini bilen ismini Hasan kor, İslam cemâatında yaşar.
Daha kıymetini bilen Cuma ya gider.
Daha kıymetini bilen, beş vakite gider.
Daha kıymetini bilen geçmişlerini kılar.
Daha kıymetini bilen, daima abdestli gezer, Allah-u Lemyezel’in mübarek ismini ağzından bırakmaz.

Aşağıya doğru nakıs tarafa gidersen küfre kadar gidersin.
Onun için eşref-i mahlukat yalnız islamlan değildir.
Onunla birlikte dinsiz de imansızı da eşref-i mahlukat yaratılmıştır.
Fakat onun kıymetini bilmezse.
Bir antika yüzük tasavvur edin.
Antikacıya gidersiniz buna on bin lira der.
Fakat demircinin örsü yanında bir demir parçasından farkı yoktur.
İnsana kendisi kıymet vermelidir.
Kendi muhasebe-i ruhîyesini yapıp da kıymetini mânevî terazide ölçüp,
Puta-i Muhammedi de eriyebildiği derecesinin ayarını, denesini, derecesini bilirse o zaman kendine şey eder.
Efendim ben günahkârım, sen günahkârsın.
Mü’minin elinde mükemmel bir temizleyici âlet vardır, size söyledim.
Estağfirullah, Tevbe, Tevbe-i Nasuh.
Allah’ın ismi vardır.
Katiyyen ve katiyyen me’yus (ümitsiz) olmayınz.
Bunlar mertebe mertebe, mertebe mertebedir.
Hatta ömründe bir defa : “Lâ İlâhe İlallah” içinden söyleyen adam bir gün cennete girecektir.
Yani Allah’ın Cemâli’nin mütebessim tarafını görecektir.
Gazab tarafını değil.

Onun için Denes tarafına.
Sadır tarafına daha çok insanlar meyyal olunca mesela şairler, romancılar, hatipler, vaizler, zırıltıcılar, dedikoducular ne kadar millet varsa hepisi denes tarafından konuşur.

Onun için burada bir vaiz başka söyler,
Amerika’da konuşan vaiz başka söyler,
Ankara da konuşan başka söyler.
Endülüs’te konuşan başka söyler.
Mekke’de konuşan başka söyler.
Yemen’de konuşan başka söyler.
Hudeybe’de konuşan başka söyler.

Bunu temizlemek için biliyorsunuz Sallallahu Aleyhi Vesellem cesed itibariyle kul olması bakımından, onun bu denis tarafı da temizlensin diye :

“Elem neşrah leke sadrek.
Biz onun göğsünü de yardık.”
O tarafı da temizlenmiştir.
“Elem neşrah leke sadrek!”
Mü’minin kendi elindedir.
Mü’minin kendi Cebrail’i kendi elindedir.
Resûlullah’ı Sallallahu Aleyhi Vesselemi nasıl küçükken Halime’nin yanında aldı geldiler.
Şima ismindeki kız kardeşi, süt kardeşi gördü.
“Kardeşimin göğsünü yardılar. Yıkadılar onu!”
İster bunu mânevî yıkadı kabul et, ister bıçaknan açıp!
Nasıl kabul edersen et.
Resûlullah’ın sadrı tamamiyle Allah’ın Nur Suyuyla bütün necislerden temizlenmiştir.
Fakat bu hadiseden sonrada da Elem neşrah leke sûresini, sûre-i mübarekesini de mü’minin eline vermiştir.
Hançer’in elinde, yar göğsünü, yıka!
Elem neşrah leke sadrak. Yap!

Onun için böyle fuad tarafından konuşanlar, fuad kısmından konuşanlar.
Yani nefsi tamamiyle kaldırmış, konuştu mu insanlar.
Veliyullahlar öyle konuşur.
Allah’ın en yakın kulları öyle konuşur.
Burada bir kul söylesin.
Endülüs’te söylesin.
Amerika da söylesin.
Avusturalya’da söylesin.
Şurdaki yanımızdaki cami de söylesin.
Söylediklerinin hepisi birbirinin aynıdır.
Çünkü o ilhamı o şeyden, fuad kısmından geliyor.
O Allah’ın feyz yeridir.

Onun için Hazreti Debbağ meşhur, onun “El Ebriz” diye bir kitabı vardır.
Orda der ki :
Allahu lem yezelden bütün namütenahi kainata ışık hüzmesi şeklinde sayı hesabına girmeyecek feyz-i ilâhi iner.
Feyz!
Bu feyzin bir tanesi Sallallahu Aleyhi Veselleme inmiştir, Resûl olmuştur.
Resulullah’tan da binlerce feyz çıkar.
Peki kime?
Bir huzmesi, milyonlardan bir huzmesi, bir kula nasip olursa o Ehlullah olur, Veliyullah olur.
Ve Allah’ın kapalı örtüsü altına girer.
Evliyayi tahte ğibabi le ya’rifuhum ğayri.
“Benim bu evliyalarımı Benden başka kimse bilmez!”
Bu sınıfa girer.
Onun için Sallallahu Aleyhi Vessellem üç defa :
“Buradadır iş! Buradadır iş! (Kalbi göstererek) demiş,
Kalbinizi temizleyin.
“Efendim nasıl temizleyeyim?.”
Usulleri var.
Abdestli gez, abdestli gezene…. bir şey etmez.

Dr Münir Derman ks

Tüm Gönül Dostlarıma Selam ve Muhabbet ile

SufiCan

Kaynak:https://garipdervis.wordpress.com/2014/12/21/dr-munir-derman-sohbetleri-4/

Son Düzenlenme Cuma, 12 Mayıs 2017 04:49

NE İZLESEM

 
 

NE OKUSAM