
10816 Views
2241 Views
“Dikkat edin! Vücutta öyle bir et parçası vardır ki, o iyi/doğru/düzgün olursa bütün vücut iyi/doğru/düzgün olur; o bozulursa bütün vücut bozulur. Dikkat edin! O, kalptir.” Arapça bir kelime olan ‘kalb’ sözlükte bir hâlden bir hâle döndürme, değiştirme, dönüştürme, çevirme anlamlarına gelmektedir. (1)Fizyolojik/maddî ve psikolojik/ruhânî olmak üzere iki boyutu olan kalp kelimesi, Kur’an’ı Kerim’de birçok yerde geçmektedir. Bunun yanında kalple ilişkili ve çoğu zaman onunla aynı anlamda kullanılan bazı kavramlar da yer almaktadır. Bunlar; sadr, fuâd ve lübb’dür. Her birinin anlam derinliğinin farklı olmasına rağmen günlük dilde bu kavramlar kalp ile eş anlamlı kullanılmaktadır. Hâlbuki Hakîm et-Tirmizî’ye göre Kur’an’ı Kerim’i doğru anlamak için bu kavramların aralarındaki anlam farklarının ve idrak gücünün ayırdına varmak gerekmektedir.
Bil ki, Allah'u Teâlâ'yı tanımanın anahtarı, kişinin kendini tanıyıp bilmesidir. Bu yüzdendir ki, şöyle buyurulmuştur: «Nefsini (kendi hakikatini) bilip tanıyan, rabbini tanır.» Bu mevzuda Cenâb-ı Hâk şöyle buyurmuştur: «Pek yakında onlara dışlarında ve kendi nefislerinde âyetlerimizi (kudretimizin ve varlığımızın belgelerini) göstereceğiz. Ta ki, (Peygamberin söylediğinin) hak olduğunu anlasınlar.» (1)
Hulâsa, sana senden yakın hiçbir şey yoktur.Kendini bilmezsen, başkasını nasıl bilirsin? Kendimi biliyorum, tanıyorum diyorsan yanılıyorsun! Zira böyle bilmek, Hakkı tanımanın anahtarı olamaz. Hayvanlar da kendilerinden bu kadar bilir. Sen kendinden başın, yüzün, elin, ayağın, etin ve derinden fazla bir şey bilmiyorsun.
Kitap Hakkında
Kıymetli okuyucularımız,
Sizlere, içinde ilâhî öğüt, uyarı ve ibret dolu bir kitap sunuyoruz. Eser, büyük İslâm âlimi İmam Gazâlî'ye (rah) aittir. İmam Gazâlî, bu eserde kırk KUDSİ hadisi bir araya getirerek güzel bir öğüt, uyarıve ahlâk kitabı oluşturmuştur.
Kudsi Hadis:, mânası yüce Allah'a, ifadesi Hz. Peygamber Efendimiz'e (s.a.v) ait olan mübarek sözlerdir. Kur'an'dan ve Peygamberimiz'e ait hadislerden ayrıdır.Peygamberimiz onları Kur'an vahyinden ayrı olarak Allah'tan alıp"; "Yüce Allah buyurdu ki" şeklinde, onun yüce Allah'a ait olduğunu belirten ifadelerle nakletmiştir.
İmam Gazâlî, bu eserde, seçtiği KUDSİ hadisleri nakille yetinmiş, kendisinden hiçbir açıklama eklememiştir.
İstanbullu lakabıyla anılan ve tarîkat kıyafetleri ve remizlerini resimlerle açıkladığı Mecmû‘âtü’z-Zarâ‘if Sandûkatü’lMa‘ârif eseriyle tanınan müellifimiz Yahyâ Âgâh Efendi, 1912 senesine dek irşad faaliyetlerini sürdürmüş bir Zenbûrî şeyhidir. Tarîkatının pîri Muhammed Sâdık Erzincânî (v. 1795) gibi telifata önem vermiştir. Elinizdeki çalışma Yahyâ Âgâh Efendi’nin Usûl-i Mukâbele-i Şerîf ve Merâsim-i Usûl-i İkrâr ve İlbâsisimlerindeki iki risâlesinden oluşuyor. Birinci risâlede Nakşibendiyye, Kâdiriyye ve Zenbûriyye tarîkatlarında kelime-i tevhîd, ism-i Hayy zikri, devrân gibi tarîkat âyinlerinin yanı sıra muhtelif gün ve gecelere mahsus Zenbûriyye usûllerinin nasıl icra edildiği anlatılırken, ikincisinde bahsi geçen tarîkatların biat ve hilafet gibi merâsimleri ele alınıyor.
İdealleri için İmamlığı bırakıp Film Yönetmenliği yapan Mehmet, yeni filmi için gereken yatırımı bulamaz. Maddi sıkıntılar içerisinde yaşamını sürdüren Mehmet’in eşi kendisinden boşanır. Küçük kızı Ayşe ile Pansiyonda kalan Mehmet, çekmek istediği filmi için kapı kapı yapımcıları dolaşır. Ancak, Mehmet’in filmine kimse yatırım yapmaz. Mehmet, borç içindedir, parasız kalır ve kızı Ayşe’ye dahi bakmakta zorlanır. Kızı Ayşe’yi Çocuk Yuvasına yerleştiren Mehmet, annesinin vefatıyla derin bir üzüntü ve çaresizlikle dibe vurarak hayata yenik düşer. İntiharın eşiğine gelen Mehmet, yaşam hakkında öğütler veren bir Derviş’in ansızın ortaya çıkmasıyla intihardan döner ve yeniden mücadeleye devam eder. İlk bulduğu işte, zor şartlar altında otelde bir temizlikçi olarak çalışmaya başlar. Ara sıra kızı Ayşe’yi ziyaret eder.
22 yıl mezarlıklarda bekçilik yapan Beşir'in ilginç öyküsü. Beşir, ailesinden, çevresinden ve dostlarından görmediği ilgiyi mezarlıktaki ölülerde arar. Onlarla konuşur, acılarını ve mutluluklarını onlarla paylaşır. Ailesi ve çevresinden tüm bağlarını koparan mezar bekçisi Beşir, kendini adadığı ölüler dünyasında, onların resimlerinden garip bir koleksiyon yapar. Onu tedavi etmeye çalışan pisikolog ise Beşir'in dünyasında kendini bulacaktır.
* Türk Edebiyatı Vakfı
* Necip Fazıl Kısakürek Senaryo Yarışması Jüri Özel Ödülü