Aynalı Oda -Dağ

Yazan Write on Cuma, 12 Mayıs 2017 Yayınlandığı Kategori Blog Okunma 7102 kez
Ögeyi Oylayın
(1 Oylayın)

Bu akşam her zamankinden çok daha gürültülü ve sıkıcı bir gün geçiriyordum. Kendi sesimide uzun süredir duyamıyordum. Koskoca gezegenimde yapayalnızdım.  Bu düşünceler birer kara bulut gibi güneşimi örtmüşlerdi. Bu kadar ince ve hafif bir şey nasıl olur da benim dünyamı karartırdı hiç bilemiyorum.  Zihinim durmadan yeni düşüncelerle karşıma çıkıyordu. Bundan dolayı içim sıkılıyordu. İç sesimi özlemiştim. Neden artık benle konuşmuyordu ne olmuştu da beni kendi halime bırakmıştı.

Biraz bahçeye çıkayım dedim. Çıkış kapısına doğru yöneldim. Karanlık her şeyi gizliyordu. Loş ışıklarla ancak önümü görebiliyordum. Hava çok soğuktu ama içim ateşler içindeydi. Zihnimden çıkan kuru kalabalığı artık dinlemek islemiyordum. Cırcır böceğin sesine odaklandım. Bir süre derin nefes alıp vermeye başladım. O sırada iç sesim tekrar geri dönmüştü.

-Selam

-Selam

-Seni çok özledim, uzun süredir etrafta yoktun.

-Evet

-Neden

-Çünkü buna hazır değildin.

-Nasıl yani

-Evrende sonsuz sayıda ses var sen beynindeki çözücü ile bunların bazılarını duyabiliyor bazılarını duyamıyorsun.

-Lütfen, biraz daha açıklarımsın.

-Diyelim ki kendi dünyanda köpeklerin duydukları sesi duyamıyorsun, dünyanın dönüşünü duyamıyorsun bunun gibi.

-Sen ben değil misin başka bir varlıkla mı konuşuyorum şu anda.

-Hayır, ben senim sende bensin ikimiz biriz.

-Sen benim Âdemim misin yoksa şeytanım mısın, Habilmmisin yoksa Kabilim misin, Musammısın yoksa Firavunnumusun yoksa İbrahimimmisin yoksa Nemrdummusun,

-Sen hangisi olmamı istersen o olurum.

-Senin hangisi olduğunu nasıl anlayabilirim.

-Biraz önce karanlıkta şeytanınla konuşuyordun. Buda seni sıkıyor onu dinlediğinden dolayı için daralıyordu. Hiçbir şeyden den zevk alamıyor durumdaydın.  Ateşler içinde azap çekiyordun. Şayet çevrende başkaları olsaydı ateşin onlara da sıçrar sadece kötülükten başka bir şeyin olmadığı bir dünyada hapis kaldırdın.

Bu ateşten kurtuluşun basit bir yolu yok mu?

-Ateşin zıddı sudur. Ama her suya benzeyen ateşi söndürmez.  Mesela benzinde suya benzer ama ateşe attığında ateşi söndürmek yerine geri dönülmez bir ateşin içinde kalırsın.

-Kafam çok karıştı nasıl olurda su içimdeki ateşi söndürebilir.

-Buradaki sudan maksat senin çeşmeden aldığın su değil Allah’ın insanlara verdiği ilim olarak algıla. Neyse buraya seni aynalı odaya götürmek için geldim.

-Dünyamdan çıkmak bana çok zor geliyor. Her aynalı odaya girdiğimde ayaklarım geri geri gidiyor.

-Hadi kalk bu karanlıkta oturmak sana fayda vermez.

-Peki…

Çatı katındaki aynalı odaya doğru ağır adımlarla ilerlemeye başladım. Ne kendi sesimi nede zihnimin sesini duyamıyordum idama gider gibi aynalı odaya doğru ilerledim.

Odadan içeri girdiğimde sadece gözlerimi kapadım.

Artık yeni bir dünyada gözlerimi açmıştım. Bu seferde insan formundaydım. Bu içimi gene rahatlatmıştı ama başıma ne geleceklerden de endişe duymuyor değildim.

Herkes toplansın dağa doğru yola çıkacağız diye nida edildi. Herkes toplanıp hazırlık içine girdi. Dağa tırmanmak için hazırlıklara başlandı. Hazırlıklardan zorlu bir yolculuğa gidileceği anlaşılıyordu. Yanımdakine nereye gideceğimizi sordum. Bana hiçlikten geldik hiçliğe doğru gidiyoruz dedi.

Ağır ağır dağa doğru yola koyulduk önümüzdeki dağ çok yüksek olmasına rağmen çok kısa sürede baya bir yol almıştık. Yolda giderken susuzluğumuzu gidermek için bir çeşmeye vardık.  Çeşmeden su içtikten sonra dağın zirvesine namaz kılarak çıkıyorduk.  Namazımız bozulur diye karşılaştığımız kimseyle konuşamıyorduk. Bize soru soranlara bakabiliyorduk ama konuşup yorum yapamıyorduk. O sırda tanıdığım bir yüzü gördüm. Bana selam verdi. Bende gaflette bulunup ayıp olur diye ona cevap verdim. O sırada gruptan ayrılmak zorunda kaldım. Çünkü namazım bozulmuştu kendimi tekrar dağın en aşağısında bulmuştum. O kadar yolu nasıl tekrar giderim diye düşünüyordum. Bana üzerinde bir kâğıt var onu sirke suyuna koyup yazılarını yıka dedi. Ne olduğunu anlamadım ama gerçekte de bir kâğıt vardı üzerimde onu alıp birkaç arkadaşlar beraber bir tabağın içine koyup sirke suyuna koymaya başladım.  Ama vücuduma dehşet acılar saplanmaya başlandı ne olduğunu anlamamıştım. Neden vücudum bu karar ağrıyordu.  O sırada korkunç yüzleriyle bir ordu belirdi önümde. Tek başıma bu orduyla nasıl mücadele edebilirdim ki. Mücadele ettiğimin şeytan olduğunu anlamıştım. Ama onları nasıl alt edeceğimi bilmiyordum.  Aklıma Kuran’dan birkaç ayet geldi. Elif Lam Mim - Ayetel Kürsiyi okudum okudukça her harf bir askere dönüşüyor oluşan harfler cümleler i onlarda bölük bölük askerleri oluşturuyordu.  Üç general vardı savaşta adları Elif, Lam ve Mim’di. Mücadelem şiddetleniyor onu yenebileceğime kanaatim iyiden iyiye güçleniyordu. Mücadele sonunda bitkin bir halde kalmıştım artık adam atacak durumda değildim. Ne olursa olsun dağa çıkmalıydım ama bu nasıl olacaktı.  Dağa gitmeye kararlıydım ama nasıl olacaktı. Bu sırada arkadaşım hadi kalk şurada bir tren var dağın zirvesine yakın bir yere kadar gidiyor ona binelim dedi

Bende kabul ettim beraber trene bindik. Dağa doğru tırmandıkça düşmanların etrafta beni seyrettiklerini görüyordum. Hepsi çok çirkin mavi renkli hayaletler gibiydi. Arkadaşım onlara bakma dedi. Onlar senin onlarla oyalanmanı istiyor. Onlara baktıkça aklına yeni görüntüler koyup seni yolunda alıkoymaya çalışıyorlar dedi. Arkadaşım burada inmemiz gerektiğini söyledi, neden daha yolumuz var dememe rağmen tren istasyonda dururu durmaz kolumdan çekip trenden hızlıca indirdi. O sırada trenin hızlıca dağın aşağısına doğru hızla kontrolsüz bir şekilde indiğini ve gittiği her yeri de yakıp yıktığını görüyordum. Düşmanlar trene de suikast düzenlemişlerdi.

Arkadaşım olmasaydı ne olurdu halim diye düşündüm. Beraber dağın zirvesine doğru yola çıktık. Çok az bir yolumuz kaldığını artık dağın zirvesine ulaşabilmek için hiçbir en gelin kalmadığını düşünüyordum. Ama dağın yamacında insanların yardıma ihtiyacı olduğunu görüce yönümü o yöne doğru çevirdim.

Dağın zemini çok kaygan olduğu için her an aşağı doğru düşme korkusu vardı. Yardım etmek istiyordum ama bunlarda kimdi ve burada ne arıyorlardı. Bu arada ne olduğunu anlamadım ama altımdaki toprak kaymaya başladı ve dağdan aşağıya hızla düşmeye başlıyordum. Yanımda da birkaç daha düşmeye başlamıştı. Düşerken etraftaki böceklerin beni ısırdığını ve bundan dolayı çok acı çekiyordum.

Çukurlara düşmemek için çok çaba sarf ediyordum ama sanki altımdaki kumdan bir dağdı aşağı doğru hızla düşmeme engel olamıyordum.

Uyandığımda aynalı odada kendimi aynanın karşında bulmuştum.

 1.Bölüm  2.Bölüm 3.Bölüm

Mehmet sirin

Bu e-Posta adresi istenmeyen posta engelleyicileri tarafından korunuyor. Görüntülemek için JavaScript etkinleştirilmelidir.

03.02.2015

Son Düzenlenme Pazartesi, 12 Haziran 2017 22:23
Bu kategorideki diğerleri: « Aynalı oda Osman CEYHAN »

NE İZLESEM

 
 

NE OKUSAM