Amerikalı yazar Dr.Seuss’un “Horton Hears A Who?” adlı kitabından esinlenilerek aynı adla ve animasyon tekniğiyle beyaz perdeye aktarılan “Horton Kimi Duyuyor?” filmi; animasyon, macera, komedi ve aile türlerini kendinde toplayan 2008 yapımı önemli felsefi mesajlar içeren bir film. Başlıca seslendirmelerini; Jim Carrey ve Steve Carell’ın yaptığı filmin, yapımcılığını Türkiye’de “Buz Devri” adıyla meşhur olan animasyon filminin de yapımcısı olan Blue Sky Stüdyo üstlenmiş.
Bir yaprak tanesinden düşen su damlasının dalından kopardığı kozalağın yolculuğu ile başlar tüm hikâye. Kozalağın yolculuğu boyunca, biz filmin gerek çekim açısı gerekse müziğinin ritminden şunu anlarız ki bir nesne bulunduğu yere göre bazen yıkıcı etkiler meydana getirebilir; bir dev iken bazen hafif bir rüzgâr esintisi, belki de bir sinek ısırığı gibi bulunduğu mekâna göre cüce kalabilir.
Nitekim kimine göre dev kimine göre cüce olan bu kozalak dalından kopup yuvarlanırken yıllardır bir çiçeğin üstünde güvenli bir şekilde ikamet eden toz tanesini, ormanın derinliklerine savurur ve takvimler 15 Mayıs'ı gösteriyordur. Henüz hiçbir şeyden haberi olmayan sevimli filimiz Horton, her zamanki gibi orman nimetlerinin tadını çıkarırken bu toz tanesinden belli belirsiz bir çığlık duyar. Şüphe etmesi üzerine tam toz tanesine yönelmişken Nool Ormanı’nın sakinlerinden olan Horton’un arkadaşları, filme girerek toz tanesinin üzerinde yaşayan Kimler’le Horton’un tanışmasını ertelerler.
Hero (Çince: Yīngxióng), yönetmenliğini Zhang Yimou'nun yaptığı, başrolünü Jet Li'nin oynadığı 2002 Çin yapımı dövüş sanatları filmidir.
Fakat her şeyden çok çekindiği üç isim vardır: Bu suikastçılar Kırık Kılıç, Kar Tanesi ve Gökyüzü. Bunların durdurulması neredeyse imkânsız gibidir. Kral, bu katilleri yenecek olanlara servet ve iktidar vadeder. Uzun yıllar boyunca kimse bunu yerine getiremez. Bir gün İsimsiz (Jet Li), saraya gelip kralın önünde diz çöker ve suikastçıları öldürdüğünü ve bunu nasıl yaptığını anlatır. Fakat Çin İmparatoru kurnazdır ve ona inanmayacaktır.
Terminal, başrolünde Tom Hanks'in oynadığı politik komedi-drama türünde 2004 yapımı bir film. 1988'den 2006'ya kadar tam 18 yıl Paris-Charles de Gaulle Havalimanı'nda yaşayan Mehran Karimi Nasseri'den esinlenilerek çekilmiştir.
Film, Amerika Birleşik Devletleri'ne girişi reddedilince New York'un John F. Kennedy Havaalanı terminalinde mahsur kalan ve aynı zamanda bir askeri darbe nedeniyle memleketine dönemeyen Doğu Avrupalı bir adamı konu alıyor.
Spielberg, önceki filmi olan Catch Me If You Can'ı bitirdikten sonra, daha sonra "bizi güldüren, ağlatan ve dünya hakkında iyi hissettirecek" bir film yapmak istediği için The Terminal'i yönetmeye karar verdi.
Yapım için tesislerini sağlamaya istekli uygun havalimanlarının bulunmaması nedeniyle, LA/Palmdale Bölgesel Havaalanında büyük bir hangarın içine, filmin çoğu Montréal-Mirabel Uluslararası Havaalanından çekilmiş dış mekan çekimleriyle bir çalışma setinin tamamı inşa edildi.
Film, 18 Haziran 2004'te Kuzey Amerika'da hafif olumlu eleştirilerle gösterime girdi ve ticari bir başarıydı ve dünya çapında 219 milyon dolar kazandı.
Steven Spielberg'ün gerçek bir olaydan esinlendiği ilgi çekici bir öyküye sahip bir politik komedi olan film, Doğu Avrupa'daki Krakozya adlı bir ülkeden New York'a gelen Viktor Navorski'nin (Tom Hanks) öyküsünü anlatıyor. Amerika yolundayken ülkesinde askerî darbe olması üzerine Viktor, John F. Kennedy Uluslararası Havalimanı'na gelir, ancak pasaportunun artık geçerli olmadığını öğrenir ve Havaalanında mahsur kalır. Çünkü Birleşik Devletler artık bir iç savaşın patlak vermesinden sonra Krakozhia'yı bağımsız bir ülke olarak tanımamaktadır ve Viktor'un şu anda vatansız olduğu için ülkeye girmesine veya eve dönmesine izin verilmemektedir. Bu nedenle Amerika Birleşik Devletleri Gümrük ve Sınır Muhafaza pasaportuna ve uçak biletine el koyar.
Yâ Habîballah Resûl-i Hâlik-i Yekta tüyî
(Allah’ın sevgilisi; yaratanın, tek peygamberi sensin)
Ber güzîni zül- celâl-i pâk ü bî hemtâ tüyî (Dost, Sultânım)
(Seçilmiş, zül-celal, temiz ve eşşiz sensin.)
Nâzenin-i Hazret-i Hâk, sadr-ı bedr-i kâinât
(Hazret-i Hakk’ın nazlısısın, kâinatın üstündesin)
Nûr-i çeşm-i enbiyâ çeşm-i çerâğ-ı mâ tüyî (Yâ Mevlâna, hâk dost)
(Enbiyaların göznûrusun, göz ve ışığımız sensin.)
(Sultânım) Der şeb-i mi’râc, bûde Cebrail ender rekâb (dost, dost)
(Mirac gecesinde Cebrail, senin bineğinin üzengisini tutmuştu.)
Pâ nihânde ber serîn ü Kümbet-e Hadrâ tüyî (Yâ Mevlâna, hâk dost)
(Kümbet-i hadranın en üstüne ayağını basmış sensin.)
(Sultânım, mahbûbidost, dost, dost) Yâ Resûl-ullah tüdâni ümmetâned âcizend
(Ya resûlallah, sen biliyorsun ki, bütün ümmetlerin acizdir.)
Rehnümâ-yı âcizâni bi ser ü bî pâ tüyî (Hâk dost, dost, dost)
(Ayaksız ve başsız kalmış acizlerin rehberi sensin.)
(Sultânım) Serv-i bostân-ı risâlet nevbehâr-ı ma’rifet
(Peygamberlik bostanının çamı ve mâ’firetin ilkbaharısın.)
Gülben-i bağ-ı şerîat bülbül-i bâlâ tüyî (yâ veliyyullah dost hey)
(Şerî’at bahçesinin gülfidanısın ve en yüksek bülbülüsün.)
Şems-i Tebrîzî ki dâret Nâ’t-ı Peygamber zi ber
(Şems-i Tebrizî ki, Nâ’t-ı Peygamberi ezberlemiştir.)
Mustafa vü Müctebâ ân Seyyid-i a-lâ tüyî
(Saf ve seçkin en yüksek efendi sensin.)
(Yâ tabîb-el kulûb, yâ veliyyallah, Allah dost, dost)