Hane sahibi:
“O yemekten bir lokma dahi veremeyiz” diye cevap veriyor. Muvaffak efendi bu cevaba şaşırıyor:
“Canım ne olur?” diye tekrar ısrarda bulunuyorsa da, hane sahibi yine:
“Hem veremeyiz, hem şer’an bizden başkası da o yemekten yiyemez” deyince, bu defa Muvaffak efendiyi büsbütün merak sarıyor ve sebebini soruyor.
Hane sahibi:
“Acib bir imtihandan geçiriyoruz” diyor.
“Derin bir sülüke girdik, Kudret bizi sımsıkı sıktı, yine Kudretiyle açsın. Günlerden beri ne yaptıysak da bir lokma bir şey kazanamadık, açlık had devrini aldı, ölüm tehlikesi yaklaştı, şehrin haricinde, yeni ölmüş bir Eşek bulduk, onu kaynatıyoruz. Şeraitimizde Haram olan bu yemek ancak ölüm tehlikesinde yenir, onun için size veremiyorum, ancak bizim çoluk çocuk yiyecek.”
Muvaffak efendi bu sözler karşısında hayretler içerisinde kalarak ve bütün vücudunu rikkat kaplayarak:
“Siz yine de ondan bir lokma verin, buda başka tehlikeli bir yere verilecek” diye pişen yemekten bir parça alıp dönüyor ve olayı hamile kadına anlatıyor. Kadın tabii olarak isteğinden vazgeçiyor. Fakat Muvaffak Efendi, karşısında bu kadar yoksul olan bir komşunun varlığından şimdiye kadar haberdar olamadığını gayet üzgün olarak ve bunun üzerine ne yüzle Beytullah’a yüz süreceğini hangi haliyle huzur-ı peygamberiyi ziyarete gideceğini düşünerek, kendi kendine:
“Henüz adam olamamışsın Muvaffak” deyip, gençliğinden beri biriktirdiği hacc parasını alıp hemen çoluk çocuğuyla aç kalan o ailenin kapısına koşup özür dileyerek ve gözleri rikkatle dolu olduğu halde parasını onlara veriyor. Yine kendi kendine:
“Adam ol da öyle Hacca gidersin” diyerek tekrar dükkanına dönüyor.
O gece rüyasında İmamü’l- Enbiya Efendimiz gayet güler yüzlü bir çehre ile tecelli ederek:
“Ya Muvaffak! Beni memnun ettin, Rabbim de seni memnun etsin” diye ikramda bulunuyorlar ve:
“Yarın alem-i kıyamet deseninle yan yana şöyle duracağız” diye iki mübarek parmaklarını yanyana getirerek gösteriyorlar.
Ey Hakikat yolcusu!
Dikkat edersek bu hadise, bütün ibadet ve taatlerin kabul edilmesi için ihlasa makrün(yakın) olmasının şart olduğunun ne kadar açık bir örneği ve Cenab-ı Hakk’ın, kulunun ihlasına ne kadar ince nazar ettiğinin ne vazıh(aşikar) bir örneğidir. Evet, ihlassız amel, ruhsuz cesede benzer, Ruhsuz cesed de Cifedir , kokar.
Onun için Kur’an-ı Mubin’de
- infakı emreden ayeti celile yetmişiki yerde
- Namazı emreden ayeti celile otuziki yerde
- Orucu Haccı emreden ayeti celile bir iki yerdedir.
Şemseddin YEŞİL