Oruç

Yazan Münir DERMAN Write on Perşembe, 11 Mayıs 2017 Yayınlandığı Kategori Tasavvuf Okunma 1799 kez
Ögeyi Oylayın
(1 Oylayın)

Dr. Münir Derman

Oruç, İnsan ruh ve maddesinin ilâhi banyosudur.

Oruç, vehleten aç durmak gibi gelir insana.

Aç durmakla ceset zevk duyarsa, oruç'un mânâsı ortaya çıkar...

Açlıktan sıkıntı duymak, hakiki oruç mânâ ve mefhumunun dışındadır.

Oruç, ceset ile ruh tevhidini husule getirmektir.

Mukaddes Kur'ân-ın Bakara Sûresi'nde 183 üncü âyet yâni Allah sözleri diyor ki: "Ey imân edenler".

Buradaki İmân edenler, kâinatta aczini bilerek gaybe inananlar demektir.Gaybe inanmak çok güç, çok zor bir başarıdır, insan oğluna...

Mantık ve havas'a hitabetmeyen şeylere inanmak çok müşkül bir iştir.(Bu oruç ile ta ki günâhlardan korunasınız.) (Oruç size yazıldı, nasıl ki sizden evvelkilere yazılmıştır...)

Kulun Allah'a karşı olan şükrünü ifa etmemesi ve bunda devam etmesi edeb dışı bir iş olur ki buna günâh derler.

Günâhın cezasını Cenab-ı Hak kulun kendine bırakmıştır. Günâh, inkâr ve red hududuna girerse, küfürdür. Küfürün cezası ise, Allah tarafından verilir...

İnsanda bütün ilâhi esmalar tecelli ettiği için,şükrün ifasının tehiri, esmaları zedeler...

İnsan böylelikle, kendi kendini zedelemiş olur.

Yukarıdaki söylediğimiz emir ile oruç, Allah'a inananlara farz olmuştur.Emirde (Yazıldı) kelimesi ile büyük bir incelik ve hikmet ifade edilmiştir... (Yazıldı} kelimesinde "sizin canlılığınız, ruhunuz ve maddeniz bir murad ile halk edildi.

Ve ona lüzumlu olan şeyler de, evvelce Ayetullah ve Sünnetullah ile tâyin edildi" mânâsı gizlidir.

Ayetullah: Esmaların tecellisi, görünmesidir.

(Hay) ile canlıyız (Basir) ile görürüz (Semi) ile işitiriz, ilâhir...

Bunların devamı için, bir takım kanunlar vardır.

Havadan oksijen alırız, su içeriz, gıda alırız, sıcak ve soğuğun tesirleri vardır. Bunları saymak uzun sürer...

Bunların hepsi Sünnetullah'tır.

Yani tabiatta, cari, fizikî, kimyevî, meteorolojik her türlü değişmeyen kanun halindeki hâdisattır...

Emrin içinde Sünnetullah'tan zarar görülmemesi gizlidir.

Ruh ve maddeye lüzumlu olan bu (Yazılış) şimdi size tatbik edesiniz diye emrolundu demektir.

Çalışmadan sonra dinlenme, uyku nasıl insan ve canlı için lüzumlu ise, oruç da, insana, yaradılışında lüzumlu olan hâdiseler arasında bulunur...

Oruç, uzviyetin her gün yapmağa ruhî ve fizyolojik olarak duyduğu mecburiyetlerin, bir anda irade ile durdurulup perhize geçmesidir.Oruç, mecburi olarak, uzviyetin dinlenmeye sevk edilmesini sağlar

.Fakat enirin konulması, bu mecburiyette tehir olmasın diyedir.

Hastalıklarda, hastanın perhize konulusu, onun iyiliği için bir mecburiyettir.Oruç'un her sene başka bir ay ve mevsimde gelişi de dikkate yayandır.Mevsim ve aylara göre doğanların karakter, bünye ve arzularını, beşeriyet hâlâ gazetelerde, kitaplarda tahlil etmektedir.

Yazımızın başında, ceset açlıktan zevk duyarsa diye bir söz ettik. Evet duyması lâzımdır.

Yemek helâldir, vücuda eziyet vermemek lâzımdır; gibi iftarda ve sahurda yemek hikâyelerini ileri sürüp,fazla yemek yemeği müdafaa, oburluk, tahammülsüzlük, sabır hasletlerini firenlemek kudreti olmayanların mütâlâaları olarak kabul edilir.

Tahammülsüzlük gösterenlere, hastalara zaten oruç farz değildir. Bu halleri zail oluncaya kadar.

Oruçtan sabır, tahammül, kendine hâkimiyet, sinirlerini dizginlemek, kanaat miktarının ölçülmesi murat edilmektedir.Hasta bir insana, normale avdeti için, doktor bir takım sıhhi tavsiyelerde bulunur. Bunları yapması kendisi için faidelidir. Başkası için değil. Oruçta normal uzviyet için; ilâhî, sıhhî bir öğütün, emir seklindeki tecellisi gizlidir. Yapabilene ne mutlu...

Orucu süsleyen bir takım âdabı muaşeret de vardır. Vakti,şartlan, sünnetleri, orucun sahih oluşunu sağlayan, Öyle olması muhakkak lâzım gelen kaideleri mevcuttur. Orucu bozacak haller; oruca niyet etmiş temiz insanların bilmesi ve riayet etmesi mecburiyeti olan hususlardır ki,bunları bilmeden, zaten oruca girilemez...

Oruçta, insanın, helâl yemeğinden, arzularından, isteklerindenruhen ve maddeten ayrılıp sıyrılarak, yükseklere tırmânışı gizlidir. Bu yükselişteki zevk, insanın anlama ve kavrama derecesine göre değişir.Bu dereceye göre de uzviyetin bir dinlenme ve tasfiyesi husule gelmektedir. Vehleten bu hakikatları reddedebilirsiniz.

Fakat mesele öyle değildir.

Biraz sabrediniz ve her şeye itiraz ile yüklü olmayınız...

Oruç tutanlara hürmet etmek, insana yakışan en büyük fazilet tezahürüdür.Tutmayana da bu zevkten mahrum olmanın vereceği Ölçü ile bakmalıdır. Oruçlu bir insanın, büyük bir sabır ve sükûn heykeli gibi,daima sakin ve etrafına gayet rahîm ve şefkatli olması, orucun kıymet ve derecesi ile ölçülür.

Yemeğe hasret açgözlülüğü, etrafına çatmak asabiyeti gibihaller izhar edip bocalıyan hakiki oruç tutmuş olmaz.

O ancak sabahtan akşama kadar beyhude yere aç durmuş olur ki bu orucun mânâsına bile yanaşmaz.

Uzviyet açlığın vereceği aksülamellerin doğuracağı faideye kavuşabilmesi için tamamiyle sakin ve gevşemiş olmalıdır.Asabiyet, bu muvazeneyi hemen bozar, asabî insanlarda mide ağrıları, iştahsızlıklar malûmdur.

Oruç'da Errezzak esması, kemâl-i edep ve tazimle bir tarafa bırakılıp (Hay esması İle) Hayy'ın menbaı olan Hayyılâyemutun huzuruna çıkmak vardır.

Oruçluda akşama doğru bir zevk hissi bağlar.

Bu his:

1 - Uzviyetin yemeğe karşı duyduğu hasretin giderileceğiniruh vasıtası ile öğrendiği için, vücuttaki hafiflik zevkidir.Bu zevk makbul değldir. Zira bu memnuniyet verdiği itaattan duyulan mecburi uzvi açlığın bağırışıdır.

2 - Ruhun duyduğu hafiflik ve dumanlanmadır ki bu da rl-yâzatın uzviyet ve ruha vereceği hasletlerin, manevî yükselisin disiplinine alışmamış insanların, bir emri yerine getirmelerinden doğan, tatlı bir niştir.

Bunun da arkasında, yine uzviyetin gizli açlık feryadının,edeben teskin edilisindeki çabalama mevcuttur.

Halbuki orucun ve az yemenin hikmeti, mânevi âlem hazinelerinin kilididir. Bâtın gönül pınarları, açlık ve oruç bereketi ile fışkırır Herkesin aynada gördüklerinden daha fazlasını, bir tuğla parçasında görebilirsiniz.

Hakiki oruçlu bir insanda:

Simada Rahîm esmasının tatlı soluk rengi, gözlerde ötelerin ötesine bakan tatlı bir halâvet, dilde fazilet, adalet, şefkat ve doğruluk süzgecinden süzülmüş, inci gibi kelime ve sesler doludur. Ne mutlu böyle insana.

Hay esmasının tecellîsi olan insan, bu esmayı Errezzak esmasıile değil de hayyı hay ile beslerse daima huy olur.

Ecel, insana errezzak esmasının haydan elini çektiği dakikada gelir.Hayyı hay ile besleyen insan daima hay olur.

Mevlâna on yedi gün gece ve gündüz ağzına bir şey koymamış ve onsekizinci günü (öyle bir hamle yaptım, uçtum, uçtum hayyi lâyemuta kavuştum.) diye bağırmıştır.

Oruçla, Halik bu ince kavuşma yolunu, müminlere hediye etmiştir. Anlayana ne mutlu....

"ölmeden evvel ölmek"

tebşir-i Peygamberdi "Errezzak ile değil hay ile hayyı devama çalışınız. O zaman daima hay olursunuz" demektir.

Bu bir sırdır.

Anlaması güçtür.

Güç kelimesi perdelerle örtülü olduğu için kullanılmıştır.

Murad-ı ilâh! böyledir.

Bu muradda büyük ve büyüklerin büyüğü bir hikmet gizlidir.

"Hâlikle öyle anlarım olur ki aramıza melek-i mukarrep bile giremez.

" Buyuran Resûl-i. Ekrem'in "Bir ok yayı kadar yanaştır."

sözü, dinin asıl nüvesini teşkil etmektedir.

Bütün bu yoldakiler, bunu hâl ve anlama peşindedirler.

Onun için "Oruç benimle kulum arasındadır, mükâfatını bizzat ben vereceğim." buyurulmuştur.

Hay ile her şey vardır.

Bütün esmalar Hayy'ın vasıflandır. Bir tane de vardır ki bunların hepsinin ismidir, ona da (Ism-i Azam) derler.

Şu mudur? bu mudur? diye uğraşma.

Bir şeyi insan görür, tutar, anlar ve inanır.

Fakat bu anlamada şüphe ve şek bulunduğu zaman bu mudur? su mudur? diye mırıldanır. Hakiki isimde mütereddittir.

Ondan dolayı hakiki çağrıyı yapamadığından, büyük istifade ve visale kavuşamaz...

Allah yolunda ölenler ölmemişlerdir.

Allah yolunda ölenler kimlerdir. Hiç düşündünüz mü?

Allah'ın her canlıya bilaistisna verdiği Errezzak'tan zorla nasibini kesmek arzusunu taşıyanlardır.

Bunlar binbir türlü vesilelerle ve perdeli şekillerle Hamlıklarım Hay ile birleştirip, ortadan Errezzak esmasının kaldırılmasına uğraşanlardır.Bir çok hastalıklarda perhiz, hastanın iyi olmasında en büyük âlimdir.Bu Hayy'ın Hay'dan medet dileyerek, boşalan enerji akümülâtörünü doldurması demektir.

Hayyı, Hay ile beslemeğe uğraşanlar ise, Velilerdir.Huzura çıkmak için rızkın mahsûlleri temizliği bozar.Temizliği tazelemek lâzımdır. Bunlardan anlıyan için, büyük hakikat ve huzur kapıları görünür, işte bu kadar...

Hikâyenin anahtar deliği Oruç'tur.

Oruç'un kıymetini bilmeğe ve bunda devamlı olmağa gayret etmek gerektir.Amma "Ben yapamıyorum" diyeceksen, bu meydanlarda dolaşmağa bakma...Bu meydanlar çok hoştur, çok tatlıdır, fakat tehlikesi de çok ve anidir...Allah kimseyi zorlamaz.

Verdiği Hay parçasının hürmetine orucu (Yazılmak) kelimesi ile emir buyurmuştur.

Bu bize verilen Hayyın, ind-i ilâhiyede makbuliyetini artırmak, Hayyın makam olan vücut için mecburiyetinin,gayet müsamahakâr ve nezâket çerçevesi içinde (Yazıldı) Lafz-ı Mübâreki ile bildirmesidir.

Bu kelimede zorlama, korkutma yoktur.

Bu kadar nezaketle emir buyrulan oruçta nasıl büyük bir sır,derin bir hikmet, huzur ve felah olduğunu artık sîz düşününüz... Ramazanınız mübarek olsun....Dr. Münir Derman

Son Düzenlenme Pazartesi, 12 Haziran 2017 21:51

NE İZLESEM

 
 

NE OKUSAM